20 - Temmuz - 1402 Cuma)
a. Savasin Sebepleri:
Onbesinci asrın son yillarinda Asya'da iki hükümdar vardi. Bunlardan bîri olan Timur, Çin'den doğu Anadolu'ya, Rusya bozkirlarindan Suriye ve Basra körfezine kadar olan geniş bölgede, ayakta bir tek devlet bi*rakmadi ve cihangirlik iddiasinda bulunmaktaydi. Diğeri Yıldırım Beyazıt ki; ona karşı koyabilecek tek hükümdardi.
Sebepler her ne olursa olsun, kader bu iki hükümdari Çubuk ovasin*da karşı karşıya getirdi. Biz görünüşteki bu sebepleri şöylece özetleyebiliriz.
1. Timur ve Yıldırım Beyazıt arasinda sokulan nifak tohumlari,
2. Her iki hükümdarin birbirlerinin güçlerini üstün görmeleri,
3. Her ikisinin de Asya kitasina hâkim olma isteği,
4. Yıldırım'ın Anadolu'da Türk birliğini kurmak istemesi,
5. Timur'un istilâcı bir yapıya sahip oluşu,
6. Timur'un Yıldırım'dan bazı isteklerde bulunması,
7. Yıldırım'ın bu istekleri yerine getirmeyişi,
8. Yıldırım'ın mektuplarında sert cevap verişi,
9. İlk hücumu Timur'un başlatması, 10. Diğer sebepler...
b. Savaş Alanı:
Bu savaşta, Ankara kalesi ve Bentderesi denilen yerin rolü vardır. Asıl savaşın cereyan ettiği yerleri şöylece sıralamak mümkündür.
Melikşah köyünün güneyi, Mire dağının olduğu yerler, Kaplı veya Ka*padı boğazıyla, Karyağdı dağının kuzey kısmındaki Karabayır ve yanlarındaki sarp boğazlar. Mire dağının oldukça sarp batı yamaçları, Böyrek tepe*leri, kızıl renkli sarp yamaçlı Çalkaya mevkii, Bahadırtepe, halkın ağzın*daki menkıbelere uyan ve tarihlerin de kaydettiği Çıtağan, Menadır, Baha*dır, Böğrek tepeleri, Çataltepe veya Yarbayırları ki; bu sahada Esen, Buğa, Suriye Türkmenleri'nden Sancar köyleri vardır. Bunlar Timur'un kuman*danlarının isimleridir.
Ova çayı boyunda, Yağıbasan, Yayalar, Arkasıyan, Yıldırım'ı esir eden zatın ismine nisbetle bu olay ve yerini tesbıt eden Mahmut Oğlan Köyü var*dır. Kuzeyindeki Cankurtaran tepesi, iki adet Okçular köyü, Çubuk çayı mıntıkasında bulunan 1611 rakımlı en yüksek ve önemli Mire dağı ve Çu*buk kazası yakınında bulunan Çubuk ovasıdır ki; gerçekten burada ordula*rın yayılmaları için oldukça uygun bir saha vardır.
Yalnız savaş meydanında ve yakınında su az olmasına ve temmuzun yakıcı güneşi altında Çubuk çayının akmamasına rağmen Melikşah köyün*de iki çeşme, ayrıca iki de ılık suyu olan kaplıcanın o günlerde daha çok ak*tığı düşünülebilir.
Asıl savaşın geçtiği alan, Yıldırım dağı, Aydos dağı ve etekleri ile şim*diki Çubuk ovasıdır. En kanlı olay, Melikşah, Yazır, Kutuören, İkipınar, Kızılcaköy ve havalisinde geçmiştir.
Bu çevre gezildiği zaman, bu kadar asır geçmesine rağmen, savaşın izlerine bütün ihtişamıyla beraber rastlamak mümkündür. Melikşah köyü*nün kuzeyindeki Çaitepe'de Yıldırım Beyazıt'm kalıntıları savaşın unutul*maz izleridir.
c. Savaşın Akışı:
Tarihimizin en önemli olaylarından biri olan bu savaşı, bütün yönle*riyle aktaran kitaplarımız az değildir. Önemine binâen biz, en sâde şekliy*le özetlemeyi uygun bulduk. Çünkü konumuz sâdece tarihi yönümüz değil.. Fakat bu konudaki kaynakların en önemlilerini sonunda vermeye çalışa*cağız.
Timur'un Sivas'a kadar geldiğini duyan Yıldırım, derhal harekete geç*ti ve ordusunu İzmit, İznik, Bursa üçgeninde toplamaya karar verdi. Aynı zamanda ordusunu kuvvetlendirmek için gerekli tedbirleri alan Yıldırım, or*dusuyla beraber haziran ortalarına doğru, iki koldan yürüyüşünü yaparak; haziran sonunda Ankara tarafında ordugâhını kurdu.
Timur'un Sivas yöresinde bulunduğu ve Tokat yolu üzerinden hareke*te geçeceği haberini alan Yıldırım, Ankara'yı bir hareket üssü olarak kul*lanmak şartıyla bütün ağırlıklarını burada bırakıp, kendisi bir kısım kuvvet*lerle Tokat'a geldi. Orduyu şimdi Kadışehir, Artıkova, Akdağmadeni mın*tıkasında topladı. Böylece piyadenin rahatlıkla hareket edebileceği dağlık bir mıntıka seçilmiş ve düşmanın ilerleme ihtimali olan Kızılırmak vadisi de bir müfreze ile kapatılmıştı.
Sivas'ta bulunan Timur, bütün bu haberleri günü gününe ahyor ve duru*mun bir değerlendirmesini yaparak; ordusunu Kızılırmak vadisinden batıya doğru yürütüp, Yıldırım'ı kendi üzerine çekmek istiyordu.
Sivas'tan Kayseri'ye altı günde gelen Timur, orada erzak tedarikini yaptıktan sonra Kırşehir'e doğru hareket etti ve Yıldırım kuvvetlerinin bas*kısına uğramamak için de emniyet tedbirlerini aldı. Osmanhlar'dan haber almak için Yerköy taraflarına gönderilen Emir Şahmelik gibi öncü kuvvet*ler; Delice ırmağı kenarında büyük bir Osmanlı kuvveti bulunduğunu keş*fetti.
Durum oldukça ciddi olduğundan dolayı Timur telaşa düştü. Yıldı-nm'a nisbetle durumu pek müsait olmayan Timur; o gece alelacele ordusu*nu harp nizamına sokmaya çalıştı.
Sonradan Yıldırım kuvvetlerinin Kırşehir istikametinde ilerlediği an*laşıldı.
Timur bu durum karşısında istişare sonucu, ordusunu derhal harekete geçirerek Ankara üzerine yürüdü. Zaten Ankara yıldırımın hareket üssü idi. Ankara'nın derhal ele geçirilemeyeceğini tahmin eden Timur, Yıldırım'-ın bütün kuvvetiyle yüklenmesinden endişe ederek ordusunu Ankara'nın güney doğusunda kuvvetli bir mevzi olan Kuyrukçudağ mıntıkasına yerleş*tirdi. Kendisi de Kırşehir'den Ankara önüne geldi. Ordugâhını Ankara'nın şimdi Demirlibahçe semtindeki bir köşke ve civarına yerleştirdi,
Ankara kalesinin etrafında bulunan su hendekleri lağımlar atılmak su*retiyle boşaltıldı. İlk saldırıyı Timur yaptı ve kendisi de durumu, Bendde-resi kuzeyinde bulunan Hazırlık mevkiinde izledi. Timur'un müthiş hücum*larına karşı, Ankara muhafızları, başlarında Ankara hâkimi Yakup Bey ol*mak üzere kahramanca savunuyorlar ve Timur'un askerlerini kale burçları*na yaklaştırmıyorlardı.
Timur önemli bir tedbir olmak üzere Bendderesi'nin mecrasını değiş*tirip Ankara'nın batısındaki İncesu'ya indirmek istedi. Fakat Yıldırım hiç ummadığı bir zamanda, tahmin etmediği bir istikametten bütün kuvvetiyle çıkagelmişti.
Timur baskına uğramıştı ve bu durum tehlikeli olabilirdi. Her neden*se Yıldırım, hemen hücuma geçmemiş, fakat Timur, derhal Ankara kuşat*masını kaldırarak ve bütün gece kumandan ve askerini seferber ederek savunma tertibatı alma fırsatı bulmuştu.
Bütün bunlara rağmen Timur heyecanlıydı, belki de ömrü boyunca böyle telaşlı dakikalar yaşamamıştı. Çünkü karşısındaki bir harp dahisiydi. Savaşın başladığı gece sabaha kadar Timur hiç uyumamış, dua ile geceyi geçirmişti.
Artık sabah oluyordu. Yıldırım ordusunun 12 kilometre uzaklıkta mevzi aldığı görülmeye başlamıştı. Yine de Timur Ankara önünde bulundu*ğu sürece, savaşın sonucuna tesir edebilmek için bazı önemli ve korkunç tedbirler almaktan da geri kalmadı. O taraflarda bulunan çeşmelere, Çubuk veya Ankara çayına, Kızılcaköy, İncesu ve Bendderelerİne zehir döktürdü. Ordusunun arkasını Çubuk suyuna vermek suretiyle kendi suyunu temin etmiş. Yıldırım tarafından faydalanılmasın diye de o yörede bulunan çeş*me, sebil, kuyu, sarnıç, tarla , değirmen, depo, sürü ve çiftlik gibi ne varsa hepsini yağmalamış, tahrip ettirmişti.
Yılın en sıcak bir gününde meydana gelecek bir savaşta, Yıldırım or*dusunun susuz kalmasından daha korkunç ne olabilirdi.
Yıldırım ise, Timur'un Sivas'tan Kayseri'ye doğru hareket ettiğini haber alır almaz, yeniden bir takım tedbirler almaya karar verdi. Aslında Yıldırım Timur'la dağlık bir yerde savaşmayı uygun bulmuş ve Timur'u böyle bir mevkide beklemişti. Timur da, daha geniş bir ova ve vadilerin bu*lunduğu bir yere doğru gitmişti. Yıldırım istişaresini yaptı. Savaşa taraftar olmayan Sadrazam Ali Paşa, Timur ordusunun üstünlüğünü ve çokluğunu bildirerek, bu durumda meydan muharebesinin tehlikeli olabileceğini, bas*kın yapmanın ve zayıflatmanın daha uygun olup, sonunda meydan nıuhha-rebesiyle mağlup edilebileceğini anlatmaya çahştıysa da; Rumeli beylerbe*yi Firuz Bey'in görüşü olan, bir meydan savaşı verilmesi fikri; Yıldırım'in mertliğine ve kahramanlığına daha uygun düştü.
Bu sebeplerden dolayıdır ki, Ankara'ya vararak, savaşı kale yakınla*rında vermeyi uygun bulan Yıldırım, ordusunu hiç dinlendirmeden, büyük bir sür'atle Kalecik üzerinden Ankara kalesi civarına getirdi, İsteseydi dağı*nık bir vaziyette bulunan Timur ordusuna baskın yapar ve savaşın kaderi*ni değiştirebilirdi ama bunu yapmadı, söylenenlere kulak asmadı ve Ti*mur'u Kale ile kendi arasında bırakmak için Ravlı köyü yakınındaki Sulu Mola'yi bırakıp, kendince en münasip gördüğü Melikşah köyü civarına yer*leşmişti.
Asıl savaşın olduğu yer, bütün görünümüyle Çubuk ovasıydı ve ortasından Çubuk çayı geçiyordu.
Yıldırım cephesini Melİkşah köyünün hemen güneyinde bulunan kuv*vetli bir yere getirdi. Yeniçerilerin tuttuğu yer yüksek ve savunmaya el*verişliydi. Yıldırım ordusunun sağ cenahı Mire dağına dayanmıştı. Osman*lıların sol cenahı nisbeten düz bir ovaya düşmekteydi. Ne var ki, Osmanlı tarafında su, orduya yeterli değildi. Temmuzun o sıcak ve hararetli gününde bundan daha büyük felaket olamazdı.
İki taraf ordularının sayısı hakkında bütün tarihçiler birbirlerini tut*mayan mübalağalı rakamlar vermekle beraber, en makul olanın; Osmanlılar*da 70-80 bin arası, Timur ordusunda Yildırım'dan üç dört misli veya daha fazla olduğu görüşüdür. Bu duruma göre, Timur ordusunun 300-350 bin ci*varında olduğu söylenebilir.
Kesin olarak bilinen bir nokta varsa; o da, Timur ordusunun Yıldırım ordusundan sayıca çok daha fazla oluşudur. Çünkü bütün tarihçiler, Yıldı-rım'ın sayıca üstün kuvvetler karşısında, kahramanca savaştığında birleşi*yorlar. Bu mağlubiyetin en önemli sebebi; düşman ordusunun sayıca çok*luğudur.
Bu savaşın günü hakkında, 14, 20, 21, 28 Temmuz günlerinden biri ol*duğu konusunda ihtilaflar varsa da, en doğrusunun 20 Temmuz 1402 Per*şembe günü olduğudur.
ç. Savaş Düzeni:
Osmanlı ordusunun başında Yıldırım Bayezid, Timur ordusunun ba*şında Timur bulunuyordu,
Osmanlı ordusunun merkezinde yaklaşık olarak 20.000 kadar yeniçe*ri ile Yıldırım vardı. Onun hemen önünde sağ ve solda Sadrazam Ali Paşa, Timurtaş ve Murat Paşalar, Şehzade İsa, Musa ve Mustafa Çelebiler, Yeni*çeri ağası Hasan Ağa'nın alayları dizilmişlerdi.
Okçular ve Anadolu tımarlı atlıları sağ tarafa yerleşmişlerdi. Sol cenah kumandanı Şehzade Süleyman Çelebi'ydi.
Merkezin biraz gerisinde, ikinci bir dizi olarak sipahi ve silahtarlar yer almışlardı. Sağ cenahın ikinci dizisinde Kara Tatarlar, Timur'dan kaçarak Osmanlılar'a sığınmış olan Kıpçaklar ve Türkmenler bulunuyordu. Hafifçe sol tarafın ikinci bir dizisinde orduyu yarım ay şeklinde çeviren Sırp Kra*lı Despot İstefan Lazarviç'in yaklaşık on veya yirmi bin kişilik Sırp ordusu vardı. Kara Yusuf'un Türkmenleri de merkeze yakm bir yerde bulunuyor*lardı.
Şehzade Mehmet Çelebi emrinde Amasya, Tokat ve Sivas bölgelerinin
tımarları en arkada ve ihtiyat kuvveti olarak yer almışlardı.
Timur ordusuna gelince, Çağatay Hanı Mahmut Oğlan yanında bulunuyor, ordunun merkezinde, önde, sağlı sollu Emir Celâlül-İslâm ve Emirzâde Ömer Şeyh ile Baştimur Oğlan bulunmaktaydılar. Yine bu kısım*da kumandanlardan Şah Veli, Şehsüvar, Devlet Timur, Seyyid Hoca, Şeyh Ali Bahadır, İskender Hindiboğa'lar vardı.
Timur ordusunun sağ tarafında kumandan Emirzâde Miranşah bulunu*yordu. Onun emri altında da Emir Şeyh Nureddin, Emir Barunduk, Erzin*can Hâkimi Tahirten, Sivas Hâkimi Şeyh ibrahim ve Sultan Süncür bulun*maktaydılar.
Emirzâde Şahruh sol taraf kumandanıydı. Onun yanında da Emirzâde Halil Sultan, Emir Süleyman Şeyh, Emir Yadigâr, Süncük Bahadır, Devlet Timur bulunuyordu.
Sağ taraf ikinci hatta Emirzâde Ebu Bekir kumanda etmekteydi. Ya*nında Emir Cihanşah, Diyanbekir Hâkimi Kara Osman Yuluk, Tökül Bar-las vardı. Sol taraf ikinci hatta Emirzâde Sultan Hüseyin kumanda ediyor*du. Yanında Ali Sultan, Musa ve Beşiri bulunmaktaydı.
Bu ikinci dizinin biraz gerisinde Timurlenk yer almaktaydı. Emirzâde Mehmet Sultan ihtiyat kuvvetleri kumandanıydı. Yanında Emirzâde Pir Mehmet, Ömer Şeyh, Emirzâde İskender, Emir Şemseddin Abbas, Emir Şahmelik, İlyas Hoca gibi kumandanlar bulunmaktaydı.
Yıldırım Bayezid tarafından ülkeleri zaptedilmiş olan beylerden îsfendiyar Bey, Menteşoğlu Mehmet Bey, Aydınoğlu, Germiyanoğlu Ya-kup Beyler de Timur'un yanında yer alarak. Yıldırım tarafındaki kendi bey*likleri tarafından toplanmış olan askerleri; Yıldırım'a ihanet etmeye teş*vik ediyorlar ve onları bağıra-çağıra kendi yanlarına davet ediyorlardı.
Bu savaştaki asıl değişikliklerden biri ve Timur ordusunun kazanma*sına sebep olan 40-50 kadar filin de, Timur ordusunun merkezinin önüne birbirlerine zincirlerle bağlanmış olarak sıralaıımasıydı. Bu filler o zamana göre, zırhlı birlikler yerine geçmekteydi.
Ve zaman gelip çatmıştı. Her iki ordunun da belkemiğini müslüman-lar ve Türkler oluşturuyordu.
Tarih 1402 yılı Temmuz ayının 20 nci günü sabahıydı. Aralarında 12 kilometre mesafe olmasına rağmen, kader, bu iki orduyu adım adım birbir*lerine doğru yaklaştırıyordu.
Yıldırım Bayezid'in şanlı hayatının son yaprağı, Ankara önünde, Çu*buk ovası denilen yerde, Aksak Timur ile yaptığı savaşta kapanıyordu. Bu iki Türk hükümdarının birbirlerine kılıç çekmeleri ve kıyasıya savaşmaları tarihimizin acı bir yarasıdır.
Aradan asırlar geçmesine rağmen, bu kanlı savaşın sayfalarını Çubuk ovasında görmek mümkün...
Geliniz bu olayı beraber yaşayalım.
d. Ve Savaş Başlıyor:
Yirmi Temmuz sabahıydı. Yıldırım, ordusunu tertip ve düzene koy*du. Bayraklar açıldı. Mızıkalar çalındı. Yıldırım, ordusunun önüne geçerek; onların yüksek hizmetlerinden, bağlılıklarından ve kahramanlıklarından
bahsetti. Savaşın ve günün önemini belirten ateşli bir konuşma yaptı.
Timur da askerini tertip ve düzene koyduktan sonra hücum emrini ver*di ve Timur'un ilk hücum emriyle savaş başlamış oldu. Bu durumda bile aralarında 12 km kadar bir mesafe vardı.
Timur'un âdeti üzere asker karşısında attan inip, iki rekat namaz kıhp ve yüzünü yerlere sürdükten sonra verdiği bu ilk emirle, sağ tarafından Emirzâde Ebu Bekir ileri atıldı. Kıtaları, oklar atarak ilerlediler. Bunun ar*kasından derhal Emir Cihanşah ile Kara Osman Bayındır da ileri atıldılar.
Osmanlı ordusunun sol tarafı şiddetli bir baskına uğramıştı. Hatta bu sıkıştırma İkinci hatta kadar kendini gösteriyordu. Savaş oldukça şiddetli geçiyordu. Fakat kısa bir müddet sonra bu şiddetli hücum kırılmış ve Rumeli askerleri büyük bir kahramanlıkla karşı koymuşlardı. Çok kanlı ge*çen bu savaşta, Rumeli askerleri kahramanca çarpışıyor, Timur'un savaş*çılarını kırıyor, kaçırıyordu.
Savaşın kızıştığı bir sırada, tarihte Örneği pek az görülmüş bir hıyanet meydana geldi. Bu Kara Tatarlar'ın ihanetiydi. Önceden Timur tarafından elde edilmiş oldukları anlaşılan ve Rumeli askerlerinin arka tarafında bulu*nan Kara Tatarlar, önlerinde bulunan Rumeli askerlerine arkadan ok atma*ya başladılar.
Bu şekilde Osmanlı Rumeli askerleri İki tarafın ateşiyle karşılaştılar kİ; birisi düşman ordularından, diğeri arkalarından ve kendilerinden olan Kara Tatarlar'dan geliyordu.
Kara Tatarlar'ın bu ihaneti, sol tarafımızda telaş ve karışıklığa sebep oldu. Ani bir şaşkınlık baş gösterdi. Durum gerçekten korkunçtu. Bu du*rumu gören ve ihtiyat kuvvetleri kumandanı bulunan Şehzade Çelebi Meh*met, derhal sol tarafın yardımına koştu. Ve çok kanlı bir çarpışma başladı.
Timur ordusu, Osmanlı ordusunun sol tarafındaki karışıklığından yararlanarak durmadan hücumlarını yeniledi. Çelebi Mehmet'in ihtiyat kuvvetlerinin devamlı müdahalesine rağmen, Osmanlı ordusunun sol kanadı geri çekildi ve düşmanın hücumu ancak Bahadırtepe'de durdurulabildi.
Timur ordusunun sol kanadından da Sultan Hüseyin ilk defa ileri atıl*dı ve Osmanlıların sağ kanadına yüklendi. Fakat Osmanhlar'ın çok kahra*manca karşılık vermeleri sebebiyle hücumdaki tertip ve intizam bozuldu. Timur ordusunun kaybı fazlaydı. Hatta Emirzâde Hüseyin çok zor duruma düşmüştü.
Osmanlı ordusunun karşı koyusu ve kahramanca çarpışması sonunda, Timur ordusunun sol kanadı gerilemek zorunda kaldı. Bunu gören Timur biraz da telaş ederek, acele olarak sol kanadın takviyesi için yeni kuvvetler gönderdi.
Timur'un bu yeni kuvvetlerini de, Anadolu tımarlıları ile ikinci hatta bulunan Sırp askerlerinin şiddetli karşı koyuşları durdurmuş ve Timur or*dusuna büyük kayıplar verdirmişlerdi.
Bu durum karşısında Timur, kendisine yeniden çeki-düzen vermeK İçin başka çareler aradı ve Yıldırım'dan kaçıp yanında bulunan Anadolu beylerinden Saruhan, Germiyan, Aydın ve Menteşe Beylerini ileri gönderip; Yıldırım ordularına hitap etmelerini,askerlerin Timur tarafına geçmeleri İçin teşvik etmelerini emretti. Bunun da faydası oldu. Nitekim askerler Türk birliği fikrine pek ısına mamı ş olduklarından silahlarıyla birlikte Ti*mur tarafına geçtiler.
Timur'un sol kanadı durmadan kuvvetlenirken; ihanetler yüzünden Os*manlı sağ kanadı da gerilemeye başladı. Neticede Timur'un askerleri, Os*manlı ordusunun alt tarafına doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladılar.
Artık ikindi vakti yaklaşıyordu, Ardarda yapılan ihanetler yüzünden Osmanlı ordusunun zafer ümidi azalmıştı. Tam bu sırada Timur ordusu genel bir hücuma geçti.
Esasen daha önce, Kara Tatarlar'ın ihanetinin ardından, Sadrâzam Ali Paşa, Murat Paşa, Yeniçeri Ağası Hasan Ağa, Subaşı İne Bey gibi bir takım âmirler, harbin nasıl olsa kaybedilmek üzere olduğunu, tamamen yok ol*maktansa bir kısım orduyu kurtararak ileride savaşa devam etmeyi düşüne*rek; belki de başkumandan Yıldırım'ın olurunu da almadan savaş meydanı*nı terketmişlerdi. Büyük Şehzade Süleyman Çelebi bunların başında geli*yordu.
Bir kısım âmirler harbin kaybedilmek üzere olduğunu görünce; Şehza*de Mehmet Çelebi'yi geri çekilmeye zorladılar. Aslında Mehmet Çelebi ba*basının yanında savaşa devanı etmek istediyse de, kumandanların ısrarları*na dayanamayarak bin kadar askerle Amasya tarafına doğru çekildi.
Artık Osmanh ordusunun başsız kalan sol kanadı, Mire dağına doğru çekilmeye başlamıştı.
Mire dağı ki; Çubuk ovasının en yüksek dağlarından biridir. Bu dağ*dan sanki ova ayaklar altındaymış gibi görünür. Tepesinde geniş bir düzlük olan, ova ortasında bir adayı andıran, dibindeki Mire Gümüşyayla köyünden yaya olarak bir saatte tepesine çıkılabılen bir dağdır.
Padişahın yanına yaklaşarak geri çekilmeyi teklif edenleri Yıldırım, şiddetle reddetti. Çünkü savaş meydanını terketmeyi asla naınus ve şerefine yediremiyordu. Fakat bir takım komutan ve askerlerin kaçtıklarını duyunca çok üzüldü. Hatta kaçanların ardı sıra atını sürerek onları durdurmaya bile teşebbüs etti. Çataltepe veya Yarbayırları denilen yerde yeniden savunmaya karar verdi.
Yıldırım'ın yanında bin, belki de üç bin civarında asker kalmıştı. Ti*mur ordusundan Sultan Mehmet Yıldırım'ı bu noktada tutundurmamak için, büyük bir kuvvetle saldırdıysa da, kendisinden beş-on misli daha fazla
olan bu kuvveti, görülmemiş bir kahramanlıkla püskürten Yıldırım, yukarıda resmi görülen Çataltepe'ye yerleşti.
Yıldırım Çataltepe'ye çıkıp baktığı zaman, savaş meydanının acı hali*ni gördü. Sağa sola kaçıp, dağılmakta olan askerini toplayarak, bu tepede geceye kadar savunmaya karar verdi.
Tİnııır artık zaferin kendi tarafında olduğunu anlamıştı. Yalnız bir te*pede Yıldırım'ın az bir askerle çarpıştığını gördü. Yıldırım'ın esir edilmesi*nin kolay olduğunu sanan Timur; bu şerefi oğlu Şahruh'a bırakmak isteğiy*le büyük bir kuvvet hazırlayıp, Şahruh'u Yıldırım'ın üzerine gönderdi ve yetmiş bin kişilik bir ordu Yıldırım'ı sardı. Üç bin kişilik bir kuvvetle Yıl*dırım, kendisinden yirmi misli fazla olan kuvvetin çılgınca hücumlarım da*ğıttı ve paramparça etti. Tepeye tırmanmak isteyen her bir Timur askeri bir anda ok ve kılıç darbeleriyle yok ediliyordu. Nihayet Timur ordusunda kor*ku ve yılgınlık başgösterdi. Bir kısım Timur askerleriyse; Yıldırım'ın kahra*manca savaşmasına hayran kalmışlardı.
Kılıcı parça parça olan, bu dünyaya hükmetmek için yaratılmış komu*tan; sonunda, ihtişamlı kıyafetine yaraşan ağır ve süslü bir harp baltasını kullanmıştı. Bu baltayla en iri ve seçme düşmanları bile bir vuruşta yerle bir ediyordu.
Koca bir ordunun arı gibi sardığı ve saldırdığı Çataltepe, dünya tarihin*de misli görülmemiş, korkunç bir kan içicilik olayına sahne olmuştu.
Akşam vakti yaklaşıyordu. Yıldırım'ın yanında üç yüz kahraman as*ker kalmıştı. Düşman hücumlarının biraz olsun gevşediği bir sırada Yıldı*rım Timur ordugâhını basarak, Timur'u öldürmek düşüncesiyle, Tatar asker*leri üzerine görülmemiş bir şiddetle hücum etti. Karşısındaki bu muazzam orduyu yararak geçmiş ve Timur için bir tehlike başgöstermişti. Bu tehlike*yi gören Timur, acele kuvvetli bir kol gönderdiyse de, Yıldırım'ı durdurup yakalamak zor görünüyordu.
Yıldırım, şimdiki Sığırlacı köyü tarafına doğru, düşman üzerine şid*detle atılmış, vuruşa, dövüşe kendilerinden iki yüz misli fazla olan düşman elinden sıyrılıp kurtulmuş ve tehlikeli bölgeyi aşmıştı.
Öbür taraftan Timur, Yildirim'ın kurtulduğunu duyar duymaz, inatçı biri olan Çağatay Hanı bulunan, Mahmut Oğlan'a kuvvetli bir kolla Yıldı*rım'ın peşinden gitmesini emretti.
Bir tarafta artan Timur orduları ve takip, diğer tarafta gittikçe azalan ve kuvvetini kaybeden Yıldırım kuvvetleri.,, İnsanların bir kısmı da susuz*luktan, bütün gün savaşın çok şiddetli bir güneş altında devam etmesinden yorgun düşmüşlerdi.
Şimdiki Saraycık köyü yakınlarında, belki de Kurdu denilen yerde ta*kibe yeni bir hız verilmişti. Nihayet Mahmut Oğlan'ın kuvvetleri yetiştiler. Takipçiler gittikçe yaklaşıyordu. Çubuk çayının batısındaki yamaçlardan gidiliyordu. Nihayet bugün "Mahmut Oğlan Köyü" adını taşıyan köyün yakınında, dik ve taşlı bir burundan inilirken ayağına taş giren Yıldırım'ın yağız atı devrildi. Ayağı sürçtü.
Atını kaldırıp yeniden ona binmeye fırsat kalmadan binlerce düşman askeri bu emsalsiz ve talihsiz kahramanın, bu muhteşem kumandanın üzeri*ne atıldılar.
Kader böyleydi ve Yıldırım esir edilmişti. Bu savaşta her iki tarafın kaybı 60 bini bulmuştu. Savaş 15 saat kadar sürmüştü.
Aktepe veya Çataltepe adıyla bilinen, Kuruçay dağlan içine giren; yörede Kale ve Aktepe adıyla anılan, Yıldırım Beyazid'in dik ve taşlı burundan inerken yakalandığı tepenin; yakalandığı yere göre güney hısımının umumi görünüşü ve dağlık yöreleri*miz.
e. Savaş Biterken:
Artık Yıldırım esir edilmişti. O'nun önünde yol açmak için gitmiş olanlar, derhal kuzeydeki "Cankurtaran tepesi" denilen yere çıkmışlardı. Yıldırım'm ele geçmesiyle artık bu takibe de son verilmişti. Bu sayede ta*kipten kurtulmuş bulunuyorlardı.
Bir taraftan güneş batıyor; diğer taraftan da bütün Avrupa'da şecaat ve kahramanhğı dillere destan olan, Avrupa'yı korku içinde yaşatan o muh*teşem hükümdarın elleri bağlanıyordu. Esir düştüğü yerle, Timur arasında 16 km vardı.
Yıldırım, esir olanlarla birlikte, Timur'un yanına götürüldü. Harbin za*ferle sona erdiğini gören Timur, Yıldırım gelinceye kadar, oğlu Şahruh'la birlikte satranç oynamıştı.
Yıldırım, Timur'un çadırına girdiği sırada Timur da oğlunu, satrançta, ruhla hasmın şahını matederek yenmiş ve hafif bir tebessümle Yıldırım'ı karşılamıştı.
Ömründe yenilgi nedir görmemiş ve nice savaşlardan şanla, zaferle çık*mış, Niğbolu'da bütün bir Avrupa'ya karşı koymuş, zaferleriyle mağrur olan Yıldırım gibi bir hükümdarın, esir olarak galibinin huzuruna çıkması, bu dünyada en büyük bir bedbahhktı.
Yıldırım gerçekten üzgündü. Hasmının bu tebessümünü alay mahiyetin*de anlamış, fakat Timur durumu düzelterek; "Hayır, maksadım alay değil, Allah'ın bu dünyayı senin gibi bir körle, benim gibi bir topala bırakmasına gülüyorum" demişti.
Timur, esir aldığı adamı gerçekten ilk defa görüyordu. O'nun davranış ve hareketlerinden etkilenen Timur bile, kendisini O'na hürmet ve İhtiram*dan alıkoyamamış ve ikramda kusur etmemişti.
Artık öfke ve kinler yavaş yavaş sönmeye başlamış, iki savaşçı harbin sebepleri konusunda uzun uzadıya konuşmaya koyulmuş ve Timur Yıldı-rım'a:
" İlk defa siz hücum ettiniz, bizi karşılık vermeye mecbur bıraktınız.
Bütün bunlara, gaza ile meşgul olduğunuz için tehammül gösterdim. Size
her hususta yardım etmek istiyordum. Yalnız sizden Kemah kalesinin tesli*
mini, Ahmet Celâyir'le, Kara Yusuf'un memleketinizden koğulması gibi
basit şeyler istedim....... Bu kadarcık şeyler için bile hiddet ve şiddet göster*
diniz." demişti.
Bütün bu konuşmalarıyla Timur, savaşın sorumluluğunu Yıldırım'a yüklemek istiyordu. Yıldırım'ırı kahramanlığı karşısında saygı duyan Timur, bundan böyle hayatına dokunulmayacağını, isteklerinin yerine getirileceği*ni ve huzur içinde bulunmasını söyledi. Elçi Çimbay'la Timur'un akrabası Hasan Barlas da hizmetine verildi.
Yıldırım, savaş sırasında yanında bulunan Musa ve Mustafa Çelebi'-lerin bulunmasını istedi. Fakat Musa Çelebi bulunduysa da, Mustafa Çelebi kayıplara karıştı. Belki de esir edilenlerdendi.
Ertesi günü Ankara kalesi kumandanı Yakup Bey, kaleyi Timur'a tes*lim etti. Timur, karargâhını Ankara bağlarına taşıdı. Suyu bol ve köşkleri yeni olan bu günkü Keçiören semti, Timur'un savaşı sevk ve idare yerinin gerisinde bulunuyordu. Artık buradan İran ve Turan'ın her tarafına zafernâ-meler gönderildi. Bir başka adıyla bunlara fetih nâme de deniyordu.
Ankara savaşı Roma İmparatorluğu Pompei'nin Mitridat'a son darbeyi vurduğu yerde meydana gelmişti. O savaşta bir devlet yıkılmıştı. Fakat asır*lar sonra aynı yerde meydana gelen savaşın mağlubu olan devlet sarsılmış, yine de yıkılmamıştı. Savaşın galibi Timur'un, Osmanlı înıparatorluğu'nu tamamen yıkmak istediği belliydi. Savaş sonu takip ettiği yol bunu göste*riyordu.
Savaş bitti. Tebrikler yapıldı ve gece geçirildi. Timur; Mehmet Sultan'ı 30.000 atlıyla Bursa istikametine, Sultan Hüseyin'i 15.000 atlıyla Konya ve Akşehir istikametine, Halil Sultan'ı Semerkant'a, Emir Mızrab'ı Horasan'a doğru baskına gönderdi. Kendisi de Sivrihisar üzerinden Kütahya'ya yerleş*ti.
f. Yenilgi Sebepleri:
Hani bir söz vardır, "İnsan tedbir alır, fakat kader ona güler." Çünkü tedbir taktiri bozamaz. Fakat biz yine de tedbir almak zorundayız. Netice değiş meşe de...
Görünüşteki yenilgi sebeplerini kısaca sıralamak gerekirse; bunları Ti*mur ve Yıldırım açısından değerlendirerek şöylece özetleyebiliriz.
A. YıldırımAçısından:
1. Kara Tatarlar'ın hainlikleri,
2.Bunlar üzerinde sadâkati kuvvetlendirici tedbirlerin alınmayışı,
3. Ordunun önemli bir kısmının savaşın lüzum ve önemine inanmayışı ve ilk fırsatta ihanetleri,
4. Anadolu Tımarları'nın ihanetleri,
5. Önemli derecede yorgunluk ve susuzluk,
6. Timur'un olumsuz propagandalarının Yıldırım ordusuna yayılışı,
7. Tımarlılarda devlet ülküsüne bağlılık ve inzibat duygusunun, derece*sinin yetersizliği,
8. Düşmanlarla yapılan savaşlardaki gibi, mânevi şevk ve heyecanın bulunmayışı,
9. Şehzade ve erkânın zevk-u safa İçinde yüksek özelliklerini kaybet*meleri gibi, binlerce talihsizlik ve kaderin acı bir cilvesi...
B. Timur Açısından:
1. Timur'un savaşı kazanmak için bütün tedbir ve tertipleri alması,
2. Askerlerinin iki kat daha fazla olması,
3. Geldiği yol boyunca ağır yürümesi, zaman zaman dinlenmesi, bu sa*yede ordusunun dinç olması ve atlı bulunuşu,
4. Başkumandanlarına candan bağlı bulunuşları,
5. Savaş mahrumiyetlerine, susuzluğa ve yorgunluğa ahşRın olmaları ve saka tertiplerinin çokluğu,
6. Varlıkları sayesinde kıymetli ganimetlerinin orduya verdiği şevk ve istek,
"At binenin, kılıç kuşananın."
7. Devamlı olarak yapılan Dropagandalar gibi, kaderin bir cilvesi...
g. Yıldırım Kimdir?
Osmanlı padişahlarından dördüncüsü ve I. Murad'ın ikinci oğludur. An*nesi Gülçiçek Hatun'dur. Süleyman Şah'ın kızı Devlet Hatun'la evlenmiş*tir.
Babasının sağlığında zaferler kazanmış, büyük yiğitlikler göstermiş, bundan dolayı daha o zamandan "Yıldırım" lakabıyla anılmıştır.
Padişah olduktan sonra Sırplar'la anlaştı, daha sonra Venedikliler'le anlaştı ve Anadolu'ya geçti, 1396 da Nîğbolu'da haçlıları bozguna uğrat*tı. 1397 de Anadolu Hisarı'm yaptırarak İstanbul'u esaslı bir şekilde kuşat*tı. Malatya'yı Memluklar'dan aldı. Daha önce aktardığımız 1402 Ankara savaşından sonra yenildi ve esir düştü. Bundan sonra Timur'un yanında gez*di ve Akşehir'de bırakıldı,
Akşehir'de gittikçe hastalığı artan Yıldırım Bayezid çok acı çekiyor*du. En sonunda dayanamayarak 8 Mart 1403 'de Akşehir'de vefat etti. Akşehir'deki Şeyh Mahmud-i Hayranı türbesine defnedildi.
Yıldırım, kazandığı zaferlerden elde ettiği ganimetlerle devlet hazine*sini zenginleştirmiş, bu sayede cami, medrese, imaret, han, kervansaray, köprü ve dârüşşifa gibi hayır kurumları yaptırmıştır. Bursa, Kütahya, Bolu ulucamileri ve Edime Yıldırım Külliyesi bunların başında gelir.
h. Timur Kimdir?
1370 - 1405 yılları arasında tanınan Timur, aslen Moğol Barulas ka-bilesindendi. Fakat Mâverâünnehir'de Çağataylı'lardan bir kukla hanın ya*nında "bay" olarak iş başına geçtiği zaman çevresiyle Türk toplumunu temsil ediyordu. Başkent Semerkant şehriydi.
Timur, büyük askerlik vasfı taşıyan hükümdarlardan biriydi. Dört yöne başarılı seferler yaptı. 1371 ve 1379 yıllarında yaptığı iki seferiyle Harzem'i kendine bağladı, 1389 'a kadar yaptığı beş sefer sonunda Turfan, Karaşar bölgelerini zaptederek Uyguristan'ı emri altına aldı. 1401'e kadar yapılan dört seferle Irak ve Güney Anadolu, 1391 — 1398 arasındaki beş seferle Toktamış'ın Altunordu Hanlığı,1398 — 1399 seferleriyle Hindistan Delhi Sultanlığı, 1401-1402'de Suriye, 1402 Ankara savaşı sonunda Osmanh Devleti Timur'un emri altına girdi.
Timur'un tertiplediği seferler, hükümdarları itaat altına aünan Delhi, Saray, Karaşar, Bağdat, Şam, Bursa gibi şehirler ve dolaylarında büyük tah*ribata yol açtı. Öldüğü zaman, toprakları İdil'den Hindistan'da Ganj nehri*ne, Tanrı dağlarından İzmir ve Şam'a kadar uzanıyordu. Çin'i zapta gider*ken yolda hastalanarak, 1405'de öldü.
Timur'un ölümünden hemen sonra parçalanmalar görüldü.